Asimilasyon kelimesi Fransızca bir kelime olup benzeşme, başkalaşıma uğrama gibi anlamlara geliyor. Asimilasyon bir grup yada topluluğun egemen bir grup yada topluluk tarafından eritilmesi ve kendine benzetilmesi sürecidir. Dünya tarihinde bunun sayısız örnekleri vardır. En bilineni Milattan Sonra 400’lü yıllarda Hindistan’dan çıkıp, İran’a ordan da dünyanın dört bir yanına göçmüş olan Roman topluluğudur.
Göçebe oldukları ve nispeten zayıf konumda oldukları için gittikeri her yerde yerleşik toplumların dilini benimseyip, kendine özgü yaşam tarzlarını kısmen korudukları halde onların kültürlerini de benimsemişlerdir. İkinci örnek de Amerikalılar’dır. Aslen Avrupa toplulukları oldukları halde politik hakim güç İngilizler olduğu için hepsi İngilizce’yi ortak bir lisan olarak benimseyip zamanla melez bir kültür içinde asimile olmuşlardır.
Asimilasyon politikası ise egemen bir güç yada devlet tarafından başka bir topluluğun bilinçli ve sistematik bir şekilde başkalaşıma uğratılıp kendi dilinin ve kültürünün dayatılmasıdır. Bu süreç egemen güç tarafından başta eğitim sistemi olmak üzere, bir çok farklı argümanla desteklenerek ve uzun bir sürece yayılarak hayata geçirilir.
Kürtlerin asimilasyon sürecinde karşı karşıya kaldığı durum dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan çok spesifik bir durumdur. Dünyanın hiçbir yerinde bir sömürgeci yoktur ki varlığını başka bir halkın dilinin yok edilmesi ve kültürünün talan etmek suretiyle yani onu tarihten, yeryüzünden ve belleklerden silerek onun üzerinden inşa etsin.
Bu gayri-insani sistematik politika eğitimin yanı sıra, baskıcı politikalarla, yasaklarla, tehcir ve göçertmelerle, bunun yanı sıra ekonomik ve psikolojik faktörleri de devreye sokarak bu süreci uzun vadeye yaymıştır.
Bu politikadan en fazla olumsuz etkilenen ve tahripkar sonuçları ile yüzleşen kesim ise Kürt çocuklarıdır. Daha henüz anne rahminde anadilinin sesleri ile tanışan, ninni, masal ve ezgileri ile büyüyen çocuklar 6-7 yaşlarından itibaren yabancı bir dil ile karşı karşıya kalıyor. Dünyanın hiçbir eğitim görmek zorunda kalan başka bir topluluk yoktur her halde. Anadili ile yabancı dil arasında kalan bir çocuk psikolojik ve pedogojik olarak çok ağır sorunlarla yüzyüze kalır. Başta nörolojik yapıları ağır hasar görür, sistematik düşünemez olur. Kekemelik, özgüven eksikliği, ikilemde kalma, şüphecilik gibi ağır sonuçlar ile karşılaşır.
Bu asimilasyoncu politikanın bir sonucu olarak, politik, ekonomik yada başka muhtelif sebeplerden dolayı dillerinden, kültürlerinden ve topraklarından kopup batıya göç etmiş olan Kürtler içinde durum daha vahim olmuştur. Kendi topraklarında asimilasyon politikalarının her türlü negatif sonuçlarını yaşayan Kürt bireyi bu seferde göç ettiği yerde hele nispeten azınlıktaysa bu sefer de bu sistemin politik ve kültürel taşıyıcısı durumunda olan şoven topluluk ile mücadele etmek durumunda kalır. Bu ağır “mahalle baskısı”nın bir sonucu olarak üç aşamalı bir süreçten geçer: Kültür şoku, kültür çatışması ve kültür çözülmesi. Egemen toplum ile karşılaşmasından sonra yaşadığı şok ve çatışmadan sonra eğer denge lehine değişmezse daha fazla direnç gösteremeyip kültürel çözülme sürecine girer. Yani asimile olmanın başka bir varyantını yaşar.
Otoasimilasyon ise genel asimilasyon politikasının en acı ve trajik aşamsıdır. Yani bir toplumun bu durumun nesnel bir sonucu olarak kendi kendini asimile etme sürecidir. Kürtler maalesef şu an bu aşamayı yaşıyorlar. İşin traji-komik yanı ise son 30 yılda yaşadığı yüksek ulusal bilince yani politik bilince paralel olarak bu sürecin yaşanıyor olmasıdır. Bir yandan ulus olma idrakına varırken bununla eşgüdümlü olarak dil kaybı yaşıyor, kültüründen uzaklaşıyor.
Kürtler adına politika yürüten yada Kürt dili ve kültürünün mücadelesini verip geliştirme iddiasıyla ortaya çıkan parti, kurum, kuruluş, dernek ve şahısların kahir ekseriyetle kullandıkları dilin Türkçe olması da anlaşılmaz ve izahı yapılamaz bir çelişkidir.
More Stories
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Milli Marşımızın kabulü ve Mehmet Akif mesajı
Bursa’da İnegöl zabıtasından ekmek ve pideye sıkı denetim
Sedat Ergin: Suriye’de çözüm sürecinin seyriyle Türkiye’deki açılım adımları iç içe geçiyor